Eser ve Eser Türleri
Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
m.ozdemir@vdd.com.tr
Suzan YILDIRIM
S.M. Mali Müşavir
suzan@suzansmmm.com
1. Eser Kavramı
Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku’nun temel kavramı eserdir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesine göre eser ; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleridir.
Buna göre, bir eserin, FSEK karşısında eser niteliğini kazanabilmesi için iki unsur gereklidir. Birincisi objektif unsur ki, yasa bunu ürün olarak belirtmiştir. Buna göre eser, temellüke, tasarrufa elverişli maddi bir varlık olarak var olmalıdır. İkincisi de, sübjektif unsur olup eserin sahibinin özelliğini taşıyan bir fikir ve sanat eseri olmasıdır[1]. O halde, bir eserden bahsedebilmek için, ortada sahibinin hususiyetlerini taşıyan bir fikir ve sanat mahsulünün bulunması gereklidir. Eser sahibi ise eseri meydana getiren kişidir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre Eser;
- Sahibinin hususiyetini yani özelliğini taşıması,
- Tasarrufa elverişli maddi bir varlık olması
- Eserin kanunda sayılan türlerden olması gerekir.
Sahibinin hususiyetini taşımaktan maksat ise, eser sahibine özgü olan ve herkes tarafından yapılamayan zekâ ve hüner gerektiren yaratıcı ürünler olmasını kasteder. Diğer bir ifade ile sıradan olan ve eser sahibinin özgünlüğü taşımayan zihinsel çabanın ürünü olmayan fikri ürünler eser olarak nitelendirilemez.
2.Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na Göre Eser Türleri
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1’nci maddesine göre; kanunun amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo televizyon kuruşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.
Aynı Kanun’un kapsam başlıklı l/A maddesi ise; fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleriyle bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitlerini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitlerini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları kapsadığı ifade edilmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 2 inci maddesinde Fikir ve Sanat Eserlerinin türleri 4 temel başlık altında tadad edilerek sayılmıştır. Buna göre;
- İlim ve edebiyat eserleri,
- Musiki eserleri,
- Güzel sanat eserleri
- Sinema eserleri
Bunun yanında aynı Kanunun 6’ncı maddesinde işlenmeler ve derlemelerin de 5’nci eser türü olarak ayrı bir başlık altında eser türü olarak sayıldığını söyleyebiliriz. İşlenme eser, diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini ifade eder. Derlenme eser ise, Özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu oluşan eser olarak tanımlanmıştır.
2.1. İlim ve Edebiyat Eserleri
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 2’nci maddesine göre, İlim ve Edebiyat Eserleri üç alt başlık altında sayılmıştır. Bir bilim veya edebiyat eserin sahibi, onu meydana getirendir.
- Dil ve yazı ile ifade edilen eserler
- Sözsüz sahne eserleri,
- Teknik ve ilmi mahiyetteki eserler
Dil ve yazı ile ifade edilen eserler arasında roman, hikâye, şiir, makale, dergi, kitap, biyografi, hatıra, deneme, senaryo, tiyatro oyunu gibi edebi yön taşıyan eserler sayılabilir. Her biçin altında ifade edilebilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla hazırlık tasarımları da bu kapsamda değerlendirilmiştir.
Bu anlamda FSEK 1/B maddesinin (g) bendinde bilgisayar programı kavramı tanımlanmış olup, bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını ifade etmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre, ilmi eserler sayılan bilgisayar programları aynı zamanda Gelir Vergisi Kanunu’nun 18 inci maddesinde de paralel hüküm ile telif hakları istisnası kapsamına alınmıştır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 2’nci maddesinin 2’nci bendinde de; Sözsüz sahne eserleri arasında her nevi rakıslar (dans), yazılı koreografi eserleri, pandomimalar bilim ve edebiyat eserlerinin ayrı bir bölümünü oluşturur. Sözsüz sahne eserlerinin ortak özelliği, dil ve yazı yerine seyircinin gözüne hitap ediyor olmasıdır. Bu anlamda, balenin de sözsüz sahne eserleri arasında kabul edilmesi gerekir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 2’nci maddesinin 3’ncü bendine göre; Estetik (bedii) vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri de ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmıştır.
Bu bentte sayılan eserlerin ortak özelliği bedii yani estetik özelliklerinin olmamasıdır. Bil hakika, bedii özellik taşıyan eserler ilim ve edebiyat eserleri arasında değil aynı Kanunu’nun 4 üncü maddesinde yar alan güzel sanat eserleri arasında sayılmaları gerekir. Örneğin, estetik değer arz eden mimari plan ve projeler güzel sanat eserleri arasında değerlendirilmelidir.
Haritalar[2] sahibinin hususiyetini taşıması halinde eser niteliğinde kabul edilmesi, tasarımların ise 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname düzenlemesine istinaden koruma hükümlerinden yararlanabilecek eserlerdendir.[3]
Proje Teşvik ve Destekleme Esaslarına İlişkin Yönetmelik[4] ile daha önce kabul edilen Tüm Hakların Tübitak’a ait olduğu fikri hak sahipliği usulü değiştirilmiş ve belirli şartlara uygun davranan proje personelinin, projeler esnasında veya sonucunda ortaya çıkan fikri hakların sahibi olması yolu seçilmiştir. Buna göre eser, buluş, endüstriyel tasarım, entegre devre topoğrafyaları ve teknik bilgi gibi her türlü fikri ürün üzerindeki haklar proje yürütücüne aittir. Proje yürütücüsü TÜBİTAK’a, FSEK göre, düzenlenen bütün mali hakları (işleme, çoğaltma, temsil, basım, yayım, dağıtım) kapsayan basit ruhsatı sağlamakla yükümlüdür.
2.2. Musiki Eserleri
Musiki eserleri Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 3’ncü maddesine göre, musiki eserler, her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir. Bestenin ise sözsüz olarak başlı başına ve sözlü ise söz ile birlikte eseri meydana getirmesi söz konusudur. Bir sanatçının meydan getirdiği şarkının güftesi edebiyat eseri iken aynı şarkının bestesi de bir musiki eserdir. FSEK göre koruma altına alınan müzik eserinin kendisi olup icra eden bu kapsamda değerlendirilmez. Bu anlamda türkü, caz besteleri, şarkılar, ilahiler ve marşlar müzik eserleri olarak bu gruba dâhil edilerek koruma altına alınırlar.
Musiki eserlerinde koruma konusu, işitilen eserler arasındaki sıra ve bağlılık, seslerin melodi, ritim ve harmoni ile belirli karışımları ve aynı zamanda ses ile ifade edilen musiki eserlerinin içeriğidir. Musiki eserinde sahibinin hususiyetinin varlığının tespitinde ise, o eserin sıradan bir dinleyici nezdinde yarattığı izlenim esas alınmalıdır. Ancak, söz konusu izlenimin tespitinde ise özelliğine göre bilimsel bir yöntem izlenmelidir.[5]
Bir eserden, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arz edilmek üzere vuku bulduğu mahalden başka bir yere herhangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir. Temsil hakkı; eser sahibinin veya meslek birliğine üye olması halinde, yetki belgesinde belirttiği yetkiler çerçevesinde meslek birliğinin yazılı izni olmadan, diğer gerçek ve tüzelkişilerce kullanılamaz. (FSEK Md.24)
Radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarında yer verdikleri musiki eserleri için yapacakları telif hakkı ödemeleri; kuruluşlarla hak sahipleri ve/veya ilgili meslek birliği arasındaki sözleşmelerdeki esaslara göre yapılır.
Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibidir. Buna göre, uluslar arası uygulamalarda göz önüne alınarak eser için alınan mali hak bedeli üzerinden besteciye % 60 ve söz yazarına ise % 40 tutarında, aranjör bulunması durumunda; özel anlaşma yoksa besteciye % 53, söz yazarına % 37 ve aranjöre ise % 10 tutarında telif ücreti ödenmesi gerekmektedir. Bir musiki eserin besteci ve söz yazarı aynı zamanda icracısı ise yapılan ödeme sadece beste ve söz yazarlığından dolayı olup icracı bu kapsamda değerlendirilmez.[6]
2.3. Güzel Sanat Eserleri
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4’ncü maddesi güzel sanat eserlerini estetik değere sahip olan ve göze hitap eden eserleri aşağıdaki 8 bent halinde sayarak kategorize etmiştir.
FSEK 4 üncü maddesinin 1 numaralı bendine göre, “Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafiler” ile aynı Kanunu’nun 2 ila 8 numaralı bendine göre; Heykeller, kabartmalar ve oymalar, mimarlık eserleri, el işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları, fotoğrafik eserler ve slaytlar, grafik eserler, Karikatür eserleri ve her türlü tiplemeler” güzel sanat eserleri olarak kabul edilmiştir. Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez.
4110 Sayılı Kanunla[7], kaligrafi ve serigrafi kanun metnine işlenmiştir. Buna göre, kaligrafi kelimesin kökeni Yunanca kallos ‘güzel’ ve graphos ‘yazı’ kelimeleridir. Süsleyerek yazı yazma sanatı olarak adlandırılır. Serigrafi ise, baskı yapma tekniği olup her türlü malzeme ve yüzeye uygulanabilir.
Günümüzde olduğu kadar çağlar boyunca da sanatın çok önemli bir dalını oluşturan mimarlık; dar anlamda yapıların fikri temelini oluşturan plan ve projeleri hazırlamak, yapıların gerçekleştirilmesi döneminde denetim ve yönetim hizmetlerini üstlenmek biçiminde tanımlanabilir. Başka bir ifade ile de mimar, yapı projesini, yapı sanatı ve tekniği kurallarına göre tasarlayan ve düzenleyen, yapının gerçekleştirilmesine kadar onu yöneten ve denetleyen, teknik bilgisi ve becerisi olan meslek sahibi kişidir.[8]
Mimari eserin veya projenin bedii vasfı bulunup bulunmaması Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na göre ayrı başlıklar altında değerlendirilmektedir. Buna göre, yapıtta bedii vasfı bulunmaması halinde FSEK’nun 2/3 maddesine göre bilimsel eser olarak yapıt eser niteliğini kapsamında korunmakla birlikte ortaya çıkan yapıt üzerinde mimarın telif hakkı bulunmamaktadır. Bu anlamda şehirlerarası otobüs terminali’nin mimari projesinin ilim ve sanat eseri olduğu tartışmasızdır[9]. Aynı kanunun 4’ncü maddesinin (3) numaralı bendine göre bedii (estetik) vasfı bulunan projeler (otel, bina, villa vs.) güzel sanat eserleri kapsamında koruma altındadırlar. Güzel sanat eseri sayılan projenin hem mimarı hem de ortaya çıkan yapıt “eser” olarak korunmaktadır.
Güzel sanat eseri olan kabul yapıtın (mimari eserin) mimardan izinsiz olarak değiştirilmesi mümkün değildir. Binanın, mimari proje sahibinden izinsiz olarak yapılan değişikliklerin binanın sağlamlığını ve emniyetini sağlamak amacıyla değil doğrudan doğruya binayı büyütmek ve kullanım alanını genişletmek amacıyla yapılması, bu değişikliklerin binanın özgün mimarisini ortadan kaldırması ve binanın dış görünüşünü ve planını önemli ölçüde değiştirmesi halinde binada bu nedenle meydana gelen değer artışının Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 70/3 üncü maddesine göre mimara ödenmesi gerekir.[10]
Fotoğraflar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK) 4’ncü maddesinin 5 numaralı fıkrasında, fikir ve sanat eserleri çeşitleri arasında güzel sanat eserleri içinde yer almaktadırlar. Burada hangi tür fotoğrafların güzel sanat eserleri kapsamında yer alması gerektiğine dair kriterler önemlidir. Bir fotoğraf eserinin öncelikle estetiksel ruha, kişinin özgün yönüne, tarzına ve emeğine dair emareler vermesi gerekir. Bir sanatçının, fotoğraf makinesi ile gelişigüzel galata kulesinden boğaz görüntüsünü veren manzarayı çekmesi yani makine teknolojisi ile oynayarak aynı görüntüyü yansıtması özgünlük kriteri ile bağdaşmamaktadır. FSEK’nun 4’üncü maddesinin 5 numaralı fıkrasına göre, fotoğrafın güzel sanat eseri sayılabilmesi için bedii vasfı haiz olması gerekir. Bu itibarla bir fotoğraf üzerinde FSEK’na göre hak iddia edilmesi halinde öncelikle o fotoğrafın bedii vasfı haiz olup olmadığının tespiti gerekir.[11]
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) tasarımın tanımına yer verilmemiş olup ilgili kavrama 554 Sayılı KHK’nin 3’ncü maddesinde yer verilmiştir. FSEK’nun 2’nci maddenin (3) numaralı bendinde endüstriyel tasarımlardan (mimarlık ve şehircilik) ve güzel sanat eserleri başlıklı 4’ncü maddesinde ise tekstil ve moda tasarımlarından bahsedilmektedir. Bu anlamda tasarımcı, korumaya konu olan tasarımı tasarlayan kişiyi, tasarım ise, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder.[12]
554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname tescil esasına dayanan bir koruma öngörmekte iken Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu isteğe bağlı tescil ve kayıt sistemini öngörmektedir. Buna göre, 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 5 ve 6. maddesine göre; yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Bileşik bir ürünün bir parçası ile ilgili tasarımın kendi yeni ise ve ayırt edici bir niteliğe sahipse ayrıca korumadan yararlanır. Bir tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olması, bu tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile ikinci fıkrada belirtilen herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda yarattığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık olması anlamındadır. Bir tasarımın aynısı, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni kabul edilir. Tasarımlar sadece küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorlarsa aynı kabul edilir. Tasarımların tescili için yetkili merci Türk Patent Enstitüsüdür. Yurtiçinden ve yurtdışından yapılacak tüm başvurular Türk Patent Enstitüsüne veya onun yetkili kıldığı makama yapılır. Tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 5 yıldır. Anılan süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek üzere toplam 25 yıla kadar uzatılır.
Her çeşit malzeme ve teknikle yapılan güzel sanat eserleri, yağlıboya ve suluboya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma ya da benzeri usullerle maden, taş, ağaç ya da diğer maddelerle çizilen ya da tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi, heykeller, kabartmalar ve oymalar, el işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları, fotografik eserler ve slaytlar, grafik eserler, karikatür eserleri, röprodüksiyonlar ve her tür işlemlerde işaretleme Fikir ve Sanat Eserlerinin İşaretlenmesine İlişkin Yönetmelik[13] hükümlerine göre yapılması gerekir.
2.4. Sinema Eserleri
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5 inci maddesinde 4630 sayılı Kanunla 2001 yılında yapılan düzenlemeye göre; sinema eserleri her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.
5846 sayılı Kanun’un 8’nci maddesinin ilk hâli uyarınca “imal ettiren (yapımcı)” sinema eseri sahibiyken, anılan maddede 4110 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle “yönetmen”, “özgün müzik bestecisi” ve “senaryo yazarı” sinema eseri sahibi olarak kabul edilmiş ve 4630 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu eser sahiplerine “diyalog yazarı” ve canlandırma (animasyon) tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde “animatör” eklenmiştir. Buna göre yapılan değişikliklerle FSEK’nun 8 inci maddesinde de sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasında sayılmışlardır.
Sinema filmi ise, sinema sanatına özgü dil ve yöntemler ile meydana getirilen belgesel, kurgu, animasyon ve benzeri türlerde; konulu veya konusuz, uzun veya kısa metrajlı, tespit edildiği materyale bakılmaksızın elektronik, mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisinden ibaret filmleri içermektedir.
Kanuni düzenlemede sinema eserlerinin belirlenmesinde, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntülerden bahsedilmek suretiyle eser türlerinin belirlenmesinde sınırlayıcı tanımdan kaçınılmıştır. Buna göre, sinema filmleri, diziler, televizyon programları, belgesel filmlerini bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (SE-SAM)[14] Tüzüğüne göre birliğin amacı, sinema eserlerinden doğan eserleri yani sinema filmleri, video filmleri, TV filmleri, dizi filmler, öğretici, teknik, bilimsel, tanıtım mahiyetli filmler, Kısa ve Uzun metrajlı filmler, sinematografik eser mahiyetindeki reklam filmleri, “görsel”, “görsel-işitsel” sunumlar taşıyan sinematografik eser mahiyetli eserler, güncel filmler, bilimsel teknik veya bedii nitelikte projeksiyon dia pozitifleri, hülasa, film şeridi, video bant, disk, disket, video cd, lazer disk, dijital kayıt, bilgisayar ortamı (vb.) hangi taşıyıcı ortama ve kayıt formatına tespit edilmiş veya edilecek olursa olsun “sinema eseri” veya “sinematografik eser” sayılacak her türlü eserin eser sahipleri ve/veya mali hak sahiplerinin ortak çıkarlarını korumak, kollamak, haklarını izlemek ve sağlamaktır.
2.5 İşlenmeler ve Derlemeler
2.5.1. İşlenmeler
İşlenmeler başlıklı madde 21.02.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun değişiklik ile genişletilmiş olup “İşlenmeler ve Derlemeler” başlığı ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 6’ncı maddesi ile yeni bir eser türü olarak mevzuatımıza girmiştir.
Buna göre, FSEK’nun 1/B-c maddesine göre işlenme eser, diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini ifade eder.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK) 6 ıncı maddesi “işlenmeler” kenar başlığıyla düzenlenmiştir. İlk fıkrada, “Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve kanunda yazılı fikir ve sanat mahsulleri işlenmedir” denilerek işlenme kavramı tanımlanmıştır. Aynı maddenin son fırkasında; “işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre “eser” sayılmıştır. Anılan yasanın 8 inci maddesinde ise, bir eserin sahibinin onu meydana getiren; bir işlenmenin sahibinin ise, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyen olduğu açıklanmıştır. FSEK göre aşağıdaki eserler türleri işleme eser olarak değerlendirilir:
- Tercümeler;
- Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi;
- Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması;
- Musiki aranjman ve tertipleri;
- Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması;
- Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi,
- Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması,
- Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması;
İşlenme eserde, eser sahibinin yeni ve özgün yaratıcılığı ortaya çıkmaz. Diğer bir eserden yararlanarak diğer bir ifade ile asıl olan eserin özüne sadık kalınarak ve özelliğini bozmadan yeni bir eser yaratmasıdır. Yaratılan yeni işlenme eserin her ne kadar aslına sadık kalınarak yapılması istense de işlenme eserin de nispeten eser sahibinin özelliklerini de yansıtması gerekir. Ama bu özellik tamamen bağımsız ve aslını değiştirici olmaması gerekir.
Örneğin, ünlü bir yazarın Romanını yabancı dilden çevirerek Türkçeye kazandıran tercümanın Romanın aslına bağlı kalması ve kendi yorumlarını ve düşüncelerini aksettirmemesi gerekir. Diğer yandan, bilgisayar programının yeni talepler doğrultusunda aslını bozmadan uyarlanarak düzenlenmesi ve müşterinin kullanıma hazır hale getirilmesi de işleme eser niteliğindedir.
Bunun yanında FSEK’nun 21’nci maddesine göre de, işleme hakkı bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine ait olduğu 52 inci maddesinde de mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır. Bu nedenledir ki işleme eser sahibinin bu kanunda yazılı haklardan yararlanması için orijinal eser sahibinden yazılı sözleşme ile izin alması şarttır. Yani, bir eseri işlemek isteyen kişinin eser sahibinden izin alması zorundadır. Meydana getirilen işleme eserin mali hakları işleyene ait olmakla birlikte manevi hakları ise her zaman orijinal eser sahibine aittir.
Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır. (FSEK Md.15/II)
İşleme eserin en yaygın türü tercümelerdir. Günümüzde teknolojik gelişmelerle beraber bilgisayar programların uyarlanması, düzenlenmesi ve herhangi bir değişim yapılması işleme eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bilgiler ışığında işleme eserin olmazsa olmaz unsurları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1– İşleme eser sahibi, eserin orijinal haline halel getirmez, hususiyetini bozamaz,
2– İşleme eser sahibi, orijinal eser sahibinden izin alması gerekir,
3- İşleme eserde tamamen bağımsız eserden söz edilemez,
4– İşleme eserde mali haklar işleyene ait iken manevi hakları her zaman orijinal eser sahibinindir[15],
5– İşleme eserde, eser sahibinin sahipliği belli edilmelidir,
2.5.2. Derlemeler
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B-d maddesine göre, Derleme eser, özgün eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ansiklopediler ve antolojiler gibi muhtevası seçme ve düzenlemelerden oluşan ve bir düşünce yaratıcılığı sonucu olan eseri ifade eder. Buna göre, aynı Kanunun 6 ıncı maddesine göre derleme eserler aşağıda sayılmıştır. (FSEK Md.6)
- Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması,
- Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dâhilinde seçme ve toplama eserler tertibi,
- Veri tabanları,
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Çeviri ve Yayım Yönetmeliğine[16] göre derleme, bir maksada göre ve özel bir plan dâhilinde seçme ve toplama eserler tertibini ifade ederken külliyat ise, bir eser sahibinin değişik neviden eserlerini veya aynı cinsten olan eserlerini toplayan diziyi ifade eder. Veri tabanları FSEK md.6/b.11 maddesine göre derleme eser olarak düzenlenmiştir. Buna göre veri tabanı kavramı, belli bir maksada göre ve hususi bir plan dâhilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve herhangi bir araç ile okunabilir, erişilebilir bilgiler topluluğudur. Bu anlamda veri tabanı FSEK göre derlemeler kategorisinde ele alınır.
Ulusal gazete’de makale kaleme alan yazarın ekonomi konularındaki 500 adet eserinin toplanarak ve derlenerek bir dizin içerisinde toplanarak külliyat halinde getirilmesi ve “Ekonomist” adı ile yeni eser oluşturulması derlemenin tipik örneğidir. Bunun yanında yurtdışında basılan ve belgesel niteliğindeki programın içeriğini ansiklopedi haline getirilmesi de bu bağlamda derleme eser kapsamındadır.
[1] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1.7.1977 Tarih ve 5913/7617 sayılı Kararı
[2] Yargıtay, 11. HD, 11.02.2002, E. 2002/8275, K. 2002/8839
[3] Tasarım, bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü ifade eder.
[4] 27.04.2007 tarih ve 26505 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[5] Yargıtay 11. Dairesinin 03.04.2006 tarih ve Esas No: 2005 / 3742, Karar No: 2006 / 3428
[6] Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Birliği (MESAM), 05.05.2000 tarih ve 19-4/0737 sayılı yazıları
[7] 12.06.1995 tarih ve 22311 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
[8] Yargıtay 4. Dairesinin 28.05.1984 tarih ve Esas No:1984/2865, Karar No:1984/5113
[9] Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi 2006/8353 E, 2007/15508 Kararı
[10] Yargıtay 11. Dairesinin 06.07.1998 tarih ve Esas No:1998 / 3202, Karar No:1998 / 5147
[11] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.03.1988 tarih ve Esas No: 1988/4668 ve 1989/1821 Kararı
[12] Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
[13] 6.11.1997 tarih ve 23172 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
[14] SE-SAM, 1987 yılında Türk film yapımcıları, sinemacılar ve video kaset dağıtımcılarının korunmaya alınması için kurulmuş yarı resmi bir meslek birliğidir. SE-SAM yerli film yapımcıları, yabancı film ithalatçıları, sinemacıları ve video kaset ana dağıtımcılarını bünyesinde toplamış tek kuruluştur. http://www.se-sam.org/
[15] Yargıtay 11 Dairesinin, Esas No:2009 / 5129, Karar No:2011 / 4350
[16] 07.03.2012 tarih ve 28226 Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.