Bugün Kavgaya Değil, Her Zamankinden Çok Birlik ve Beraberliğe İhtiyacımız Var
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba444@mynet.com
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 Haziran 1989 tarihinde kabul edilen ve 13 Haziran 1989 tarih ve 20194 sayılı resmi gazetede yayınlanan 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ile muhasebe mesleği ülkemizde yasal bir statüye kavuşmuştur.
Geride bıraktığımız 28 yılın ardından bugün sayısı 105 bini bulan Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve sayısı 5 bini bulan Yeminli Mali Müşavir ile sayısı 20 bine ulaşan aday (stajyer) meslek mensubuyla ülke genelinde 77 Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Odasında ve 8 Yeminli Mali Müşavir Odasında TÜRMOB çatısı altında faaliyet göstermekte ülkemize ekonomik olayların kayda alınması konusunda hizmet vermektedir.
Ülkemizde muhasebe mesleğinin dönüm noktası olarak üç temel kanun olduğu konunun uzmanlarınca ifade edilmektedir. Bunlar 3568 sayılı Meslek kanunu, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi kanunu ve 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunudur.
Geçtiğimiz hafta TBMM sunulan Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 19.maddesinde yer alan ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 8 inci maddesine eklenen bir maddeyle Maliye Bakanlığına, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu kapsamında yapılacak iadeye dayanak teşkil edecek rapor düzenlettirilmesi konusunda SMMM beyannamelerini imzaladıkları dönem ve mükelleflerle sınırlı olmak kaydıyla, yetkili verilmesinin yer alması üzerine bu konuda YMM odalarının yapmış olduğu açıklama ve bu açıklamalara karşı haklı olarak SMMMO odaları tarafından yapılan açıklamalar bir anda meslek camiasında gündem oluşturdu ve özellikle sanal medyada hiç arzu etmediğimiz bir kavgaya dönüştü.
Muhasebe mesleğinde dünden bugüne yaşanan gelişmeler mesleki örgütlenme ile kurumsallaşma sürecinin tamamlanması bizleri, ülke ekonomisi ile vergi sisteminin güvenilir ve vazgeçilmez örnek bir meslek kuruluşu haline getirmiştir. Bu nedenle eğitimli ve kültürlü bir meslek camiası olarak mesleğimizi icra ederken yaşadığımız sorunlarımızı kavga ile değil diyalog ve işbirliği içinde çözmek bize yakışan bir davranış olacaktır.
Şüphesiz ki mesleki konuda yapılacak bu tür düzenlemeler tartışmaya açılacaktır. Dikkat etmemiz gereken birbirimize saygı duyarak yapılacak olumlu ve yerinde eleştirilere itibar ederek sağduyulu olmamız ve meslek adına kazanımlarımızı ön plana çıkartarak bu süreçten belirli bir gurubun değil mesleğimizin kârlı çıkmasıdır.
Çünkü içinde bulunduğumuz dönemde teknolojik gelişimin muhasebe mesleğinin geleceği konusunda bizleri yeni arayışlara sevk etmesi mesleki sorumluluk duygusu içinde olan herkesi haklı bir endişeye itmektedir. 2015 yılında uygulamaya giren E-Fatura, E-Defter uygulamalarından sonra yakın zamanda “Defter Beyan” sistemin uygulamaya girmesi klasik muhasebe bürosu kavramının artık yeniden tanımlanması gerektiğini zorunlu kılmakta ve meslek mensubunun kendine yeni bir “Dijital Muhasebe” yol haritası çizmesini olmazsa olmaz kılmaktadır.
Meslek mensupları olarak bizlerin TBMM’ye sevk edilen KDV’de değişiklik yapan Kanunda yer alan SMMM’ye verilecek yetki dışında, bu yasanın KDV kanununda yapacağı değişiklikler sonrasında 3568 sayılı kanuna göre yetki almış tüm meslek mensuplarının;
- KDV iadelerinde hangi meslek mensubunun yeri ve önemi ne olacaktır? Değil,
- Meslek mensubunun yeri ve önemi ne olacaktır?
Sorusunu kendisine sorması gerekir. Burada bizim tartışmamız gereken esas konu budur. TBMM’ye sunulan Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısına ilişkin düzenlemenin içeriği ve kapsamı dikkatlice incelendiğinde Katma Değer Vergisinin özünde var olan ve vergi tekniği gereği indirim uygulaması sistemi yapılan yeni düzenlemelerle etkisizleştirilmekte ve devre dışı bırakılmaktadır. İade olunacak Katma Değer Vergisinin kalmayacağı bir sistemde Katma Değer vergisi iadesinin kimin tarafından yapılacak olmasının tartışılmasının bu şartlar altında mesleğimize nasıl bir faydası olacaktır.
Özetle geçmişte mesleki birliktelik ve örgütsel gücümüzü ortaya koyarak Mali Tatil uygulaması ve 6102 sayılı kanunun 400. maddesinde istediğimiz aldığımızı. Bağımsız Denetçilik sürecinde ise ayrışmamız sonucu mesleki gücümüzü ve mesleki yetkilerimizi kaybettiğimizi unutmayalım.
Dün yapılan hatayı bugün aynen tekrarlamayalım. Gerçek sorunlarımıza çözüm bulmak yerine yeni sorunlar üreterek kendimizi buna inandırıyoruz. Bizler birlik ve berberlik sağlayamadığımız için gerçekleri görüp sorunlarımızı çözemiyoruz. Aslında bugün yaşanan bir çok sorunumuzun kaynağı da budur. Gerçeklerin ne olduğu değil algının nasıl yönetildiği bir dönemdeyiz. Birileri bilinçli olarak bizlere hedefi saptırmaktadır. Bu da tüm meslek mensuplarının düşünme ve karar verme yeteneğini olumsuz etkilemektedir
Bugün kavgaya değil, her zamankinden çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Bizler Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavir meslek mensupları olarak her türlü siyasi endişeden uzak geleceğe umutla bakmalıyız. Mesleki sorunlarımızın çözümü için haklı mücadelemize odalarımız ve TÜRMOB’ un öncülüğünde sağduyu ve saygı çerçevesinde devam etmeliyiz.