Stok Affı
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba444@mynet.com
Ülkemizde gelir dağılımı ve vergide adalet ciddi bir sorun, ancak kayıt dışı işlemler çok daha önemli bir sorun. Çünkü mevcut vergi sistemimiz çok sık aralıklarla getirilen vergi afları ile birlikte kayıt dışı mücadele inandırıcılığını ve tarafsızlığını yitirmiştir.
Hatırlanacağı üzere bundan yirmi yıl önce kayıt dışı ekonomiyle mücadelede bir dönüm noktası olarak görülen ve 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4369 sayılı yasadaki en önemli düzenleme mali milat uygulamasıdır. (Üzülerek belirtmek isterim ki beş yıl sonra uygulamadan kaldırılmıştır)
O tarihten sonra uygulamaya konulan 2004 yılında 4811 sayılı kanun, 2009 yılında 5811 sayılı kanun, 2011 yılında 6111 sayılı kanun 2016 yılında 6736 sayılı kanun ve son olarak 2018 yılında uygulamaya giren 7143 sayılı kanunla stok affı getirildi.
Son dönemde her af kanununda gündeme gelen ve teknik tabiriyle “İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi” şeklinde, kamuoyunda ise “Stok Affı” olarak tanımlanan bu uygulama:
- İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar
- Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan mallar
Şeklinde iki ana başlıkta toplanarak bu işlemlere ilişkin yasada öngörülen vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek kaydıyla kayıtlarını fiili duruma uygun hale getirmeleri imkânı verilmektedir.
Bilindiği üzere yukarıda belirtilen kanunlarda yer alan stok aflarında ortak hüküm olarak İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesine ilişkin hükümlerinden yararlanarak aktife kaydedilen emtialar “525-Kayda Alınan Emtia Özel Karşılık Hesabı”nda muhasebeleştirilir. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez şeklinde hüküm yer almıştır.
Geçtiğimiz mayıs ayında yasa hükümlerinden yararlanılarak beyan edilen ve stoklara alınan emtia karşılığında bilanço aktifinde oluşturulan karşılık hesabında bulunan tutarın, işletmeden çekilerek, ortaklara dağıtılması konusunda bir şirkette yaşanan tereddüt üzerine, ilgili vergi dairesinden görüş istenmiş, bu konuda İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü tarafından 02.05.2018 tarihinde verilen 62030549-120[94-2018/124]-E.427752 sayılı özelgede “6736 sayılı Kanun kapsamında kayda alınan emtialar için ayrılan karşılığın ortaklara dağıtılması ve ortak şirketin de kendi gerçek kişi ortaklarına dağıtması durumunda vergisel yükümlülükler” konu özelgede yasada yer alan “Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu fıkranın (a) bendi hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez.”
Hükmünden hareketle işletmesinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtiayı 6736 sayılı Kanunun 6. maddesi hükümleri kapsamında, beyan edenlerin söz konusu emtia için özel karşılık hesabında izlediği tutarlar sermayenin unsuru sayılacağından, özel karşılık hesabına kaydedilen bu tutarların şirket ortaklarına dağıtılması halinde vergi kesintisi yapılmayacağı, ödeme yapılan ortağın bu tutarı kurum/kişi kazancına dâhil edilmeyeceği şeklinde görüş bildirmiştir.
Normal olarak yasada yer alan hüküm ve özelgede verilen görüşün birbiri ile örtüştüğü ve birbirinden farklı bir sonuç doğurmadığı görülmektedir. Burada asıl sorun; gerçekte olmayan bir stok farkının varmış gibi gösterilmesi ve mükellefler tarafından yapılan beyanların vergi otoritesi tarafından kabul edilmesi sonucu, stok affı ile oluşan farkların öz kaynakta oluşturduğu etkisidir.
Stok affı işlemiyle ilgili yapılacak muhasebe mühendisliği ile çok düşük bir tutar karşılığında milyonlarca liralık bir fiktif işlemin kayıtlarda yer alması sağlanarak, cari dönemde doğması muhtemel vergi yükü aşağı çekilerek, düşük oran üzerinden vergi ödenmesi imkanı oluşmaktadır. Bunun dışında stok artırımının yapıldığını dönemi takip eden birkaç dönemde, kayıt dışı işlemlerin bu yolla peçelenmesinden sonra şirket aktifinde oluşturulan nakit birikimin hiçbir vergiye tabi tutulmadan “Kayda Alınan Emtia Özel Karşılık Hesabı”nın ortaklara dağıtılması yoluyla işletmeden çekilmesidir. Başka bir ifadeyle; işletmeden çekilen değerler kapsamında değerlendirilerek üzerinden faiz hesaplanması gereken (işletme sahiplerinin ve/veya ortaklarının kişisel ihtiyaçlar için işletmeden çekmiş oldukları) paraların bu şekilde muhasebeleştirilmesi yasal koruma altına alınmış olmaktadır.
Stok affına ilişkin yasaların uygulama tebliğlerinde yer alan örneklerde belirtilen
“525-Kayda Alınan Emtia Özel Karşılık Hesabı” Muhasebe Sistemi Uygulama tebliğinde yer alan Tek Düzen Hesap planında 52. Sermaye Yedekleri grubu içinde yer almaktadır. Bu grubun açıklamasına;
“Hisse senedi ihraç primleri, iptal edilen ortaklık payları ve yeniden değerleme değer artışları gibi sermaye hareketleri dolayısıyla ortaya çıkan ve işletmede bırakılan tutarların izlendiği hesap grubudur.” Şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. Bu grup altında yer alan sermaye yedeklerinin sermayeye eklenmesi dışında işletmeden çekilmeleri, yürürlükte bulunan vergi mevzuatımızda vergisel bir sonuç doğurmaktadır.
Bu nedenle stok affına ilişkin yasalarda yer alan bu uygulamanın; 52.Sermaye Yedekleri grubu içinde değil, 50. Ödenmiş Sermaye grubu içinde yer alması ve 6102 sayılı TTK ‘da yer alan ayni sermaye hükümlerine göre değerlendirilmesi. Bu çerçevede kayda alınacak varlıkların karşılığında pasifte yer alacak tutarın ödenmiş sermaye olarak değerlendirilmesi en doğru yaklaşım olacaktır. (SPK ile KGK muhasebe ve denetim standartları hükümleri çerçevesinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir)
Bu konuda benzer bir uygulama 5811 sayılı kanun kapsamında beyan edilen varlıklar için getirilmiş ve uygulanmıştır. Hatırlanacağı üzere; 5811 sayılı kanun kapsamında beyan edilen varlıklar, pasifte açılan özel bir fon hesabına alınarak 6 ay içerisinde sermayeye eklenmesi halinde ticari kazancın bir unsuru olmayıp, sermayenin cüz’ü sayılacağı ve şirket ortaklarına (sermaye azaltılması şeklinde) dağıtılması halinde, bu tutarlar üzerinden vergi hesaplanmaması ve vergi kesintisine tabi tutulmaması gerektiği hüküm altına alınmıştı.
Vergi kanunları uyarınca “Öz sermaye” dönem kazancının tespitinde kullanılan bir araç olup, başındaki değerler ile hesap dönemi sonundaki değerler arasındaki olumlu farktır. Bu açıdan sermaye unsurlarının tespiti önem taşımaktadır.
Bu nedenle; vergi gelirlerini artırmak veya birikmiş kamu alacağının tahsilini kolaylaştırmak ya da her hangi bir şekilde kayıt dışı kalmış işlemlerin kayıt altına alınması için yapılan düzenlemelerin mevcut vergi kanunları ile ilişkisi ve Türk Ticaret kanunu başta olmak üzere diğer kanunlarla uygulamadan kaynaklı doğuracağı sonuçlarını da dikkate almak gerekir. Aksi takdirde bu düzenlemeler vergi sistemi ve ticari hayat için olumsuz sonuç doğurmasının yanı sıra haksız rekabete neden olacaktır.
Günü yaşıyorken dün olup gitti.
Oysa bizim ne hayallerimiz vardı dünde
Ne çok beklentilerimiz vardı hayattan yarınlar için
(mba)
Bilgi Notu: Katılımcılarının ağırlıklı olarak YMM-SMM olduğu 5.560 kişi “Vergi, Affı ve Vergi Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Kanununu Doğru Buluyor musunuz” Sorusuna %65 Hayır %35 Evet diye cevaplamış.