Dünyanın İlk Standardları – Kanunname-i İhtisab-ı Bursa
SULTAN II. BAYEZİD (1447-1512) TARAFINDAN YÜRÜRLÜĞE KONULAN DÜNYANIN BUGÜNKÜ MANADA İLK STANDARDI
(KANUNNAME-İ İHTİSAB-I BURSA)
ÖNSÖZ
Türkler, Anadolu toprakları üzerinde hükümet kurduklarında, her alanda bugün dahi önemli sayılacak uygarlık örnekleri vermişlerdir. Standard konusu da bunlar arasındadır. Yaklaşık beş yüzyıl önce Bursa, Edirne, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Çankırı, Aydın, Mardin, Karahisar, Musul, Rize, Amasya, İçel, Arapkir, Karaman ve daha pek çok yerin mahalli özelliklerine ve üretim çeşitlerine göre standard kuralları konulmuş ve ciddi olarak uygulanmıştır.
1502 tarihli ve zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından çıkarılan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa”, bu gerçeği doğrulayan ve yazılı en eski belgedir.
Türk Standardları Enstitüsü, kuruluşunun 40. Yılında, büyük tarihi değeri bulunan bu belgeyi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki orijinalinden çoğaltarak ilgililerin istifadesine sunmuştur. Böylece, çağdaş standardizasyon faaliyetlerine ışık tutulmak istenildiği gibi, dünya standard tarihine de önemli bir kaynak kazandırılmıştır.
Belgenin dili, bugünkü nesil için oldukça eski olduğundan, metnin gerekçesi ile hüküm ifade eden kısımları önce Latin harfleri ile okunur hale getirilmiş ve daha sonra bugünkü Türkçe ile anlaşılabilir şekilde kaleme alınmıştır.
Kalkınmanın temel taşlarından biri olan standardın öneminin yüzyıllar önce Türkler tarafından kavrandığını ifade eden bu belgede bugünkü anlamda, boylama, ambalaj, kalite gibi esaslar ile narh ve ceza hükümlerine yer verilmiştir.
Kanunname-i İhtisab-ı Bursa‘nın gün ışığına çıkarılması ile dünya standard tarihine önemli bir belge kazandırılmış, Türk milletinin, medeni aleme bu yönden tanıtılmış ve milli bir hizmetin yerine getirilmiş olduğuna inanıyor, saygılarımı sunuyorum.
Mehmet Yılmaz Arıyörük / TSE Başkanı (1998)
BURSA BELEDİYE KANUNU
Defter örneği budur ki;
İktidar sahibi Padişahdan gelen emirde:
Bursa’da olan iş adamları ve bilirkişilerin hazır bulundurulup her alanda alınan, satılan ve işlenen çeşitli kumaşların, giyeceklerin ve satılan şeylerin tümüne konulmuş narhların her nev’i için ve her zaman nasıl olduğu ayrı ayrı tesbit edilerek mufassal bir defter yapılması ve padişahın tahta çıkışından önce narhların ne üzerine cari olduğu ve o vakitten beri birimlerinde bir sorulmakta ve bu neden ileri geldiği ve el’an ne işlem değişiklik bulunup bulunmadığı ve varsa değişikliğin yapıldığı hususların derinliğine incelenip şüpheli ve bilinmiyen bir tarafı bırakılmaması, sonra bu hususların zaman geçirilmeden deftere yazılıp gönderilmesi istenmekte ve bu defter ihtiyaç halinde baş vurulacak bir kanun olacağı için noksan olmaması ilave olunmaktadır.
Ezelden yüksek makamın bu emrine uyularak her evsaf ve bilirkişileri ayrı ayrı hazır bulundurulup narhların her birinde eskilerinin nasıl olduğu ve el’an bu halini muhafaza edip etmediği ve değişiklik varsa sebebi ve ne zaman meydana geldiği soruldukça hiçbir iş alanında eski kanundan eser kalmamıştır. Bütün narhlar beş altı yıldan beri tamamen değişmiş ve bozulmuştur. Narhla katiyen amel edilmemektedir. Dediler.
Öyle olunca ekmekçilerin teftişine başlanıp eski kanunları soruldu. Her zaman buğdayın ucuzluğuna ve dolgunluğuna göre hakimin emri ile güvenilir bilirkişiler çeşni tutarlardı. Dört beş yıl vardır ki ekmekçiler hüküm getirip bunda şehir ileri gelenlerinden birkaç bilirkişi hakim marifetiyle çeşni tutup onunla amel edilsin diye emrolunmuş ve o tarihte çeşni tutulup şöyle kararlaştırılmıştır ki Bursa’nın “Mud” (bir mud beş kile) adlı ölçeğiyle buğdayın alası yüz on akçaya ortası yüze ve düşüğü seksen beş akçaya olduğu zaman ekmek yediyüz dirhemi bir akçaya olacak ve fiyatlarda artma, eksilme vukubulduğu takdirde bu kıyasla yeni narh tayin olunacak. şu şart ile ki un ince elekten elenmiş olacak, ekmek iyi pişecek, ak olacak ve kokusu bulunmayacak.
Amma bu şartlar acaba fiilen yürürlükte ve yerleşmiş midir diye sınamak için bir kaç yerden ekmek getirtildi. Kimisi çiğ ve kimi kara, bazısı da eksik bulunup sebebi sorulunca hazır bulunanların çoğu dediler ki her gün her fırından kâh çiğ, kâh eksik diye beşer onar akça alıp göz yumarlar, hatta Belediye memurları fırından akça almasın diye emir bile gelmiştir. Gereğine uymazlar. Eskisi gibi akçaler alırlar. Eksiğini ve ayıbını gizleyip örterler. Aldıkları akçayı görünürde ceza olarak alırlar. Gerçekte bununla eksiğe ve ayıba izin verirler. Dediler. Öyle olunca günün muhtesibine (Belediye Başkanı) bu işkence ve sallapatiliğe vakıf mısın denildiğinde ben henüz geldim bunları bilmem kâtibim ve kâhyam eskiden kalmadır onlara sorunuz, dedi. Onlara bu kadar çiğ ve kara ve eksik nedir, niçin gözlemezsiniz denince, bu defa günahımızı af edin. Bundan böyle ihtimam edelim, gözleyelim, artık olmasın dediler. Tekrar tekrar bundan böyle gaflete düşmemeleri, şeriat ve kanun dışı iş yapmamaları söylendi. Az vaki içinde eskisinden ziyade fenalıkları görüldü. Yine defalarca hatırlatıldı. Fakat kat’iyen iltifat etmediler. şer’e, kanuna uymadılar.
Ekmekçiler ve bilirkişileri toplanıp eski narhları sorulduğunda: Eski günlerden beri ve her zaman ekmek, veznine göre yüzelli dirhem eksik işlenegelmiş, ancak unu ekmek unundan arı olmak, ince elekten elemek ve yüzünde yeteri kadar haşhaşı bulunmak ve gevrek pişmek şart imiş. Bugün yarıya düşürülen yağ yerine unun bir kilesine bir okka tatlı yağ konulması, üstüne haşhaş ekilmesi ve arı undan işlenmesi gerekirmiş. Bugünkü halde değişik ve bozuk bulundu. Sebebi ve zamanı, dört beş yıldır akça alınıp gözetilmemek olduğu ortaya çıktı. Bundan böyle eski narh üzerine işleyin denildi.
Ve Çörekte Narh:
Ekmek ağırlığının yarısı olup ak undan olacak ve unun bir kilesine bir okka (bir okka dört yüz dirhem) yağ konulacak. Teftiş sırasında bozuk bulundu. Bunun da nedeni ve zamanı daha önce anıldığı gibi dört beş yıldan beri akça alıp boşlamak. Artık eski narh üzerine işlem yapılması kararlaştırıldı.
Soğan:
Geçmişte dört buçuk okkası bir akçaya olup dükkancılar dört okkadan satarlarmış. Saplı soğan beş okka olup güz aylarında yarımşar okka eksik ve kış aylarında getiren iki buçuk okkadan, dükkancılar iki okka olarak satarlarmış. Bu kanun da kökünden bozuk bulundu. Bozulmanın sebebi ve zamanı anıldığı gibi. Artık eski narh üzerine işlem yapılsın denildi.
Kasaplar:
Kasaplar ve bilirkişileri ve şehir ileri gelenlerinden bazıları toplanıp ete uygulanan kanundan soruldukta takva sahibi, güvenilir müslümanlardan çoğu dediler ki eskiden koyun etinin narhı her yıl üç fasılda, üç nevi üzerindeydi. Önce ikiyüz elli dirhem, sonra üçyüz dirhem, kışın ikiyüz dirhem olurdu. Dört beş yıl vardır ki hiç üçyüz dirhem satılmaz oldu. Hemen ikiyüz elli ve ikiyüz dirhem satılır. Üçyüz dirhem satılmamasının nedeni kasaplardan sorulunca karşılık olarak birkaç sebep gösterdiler. Birincisi geçmişte Gelibolu’da her koyun başına birer akça iskele resmi alınırdı. şimdi dörder akçamızı alırlar ve hem Bursa’da olan Salatin İmaretlerinin ve bazı büyüklerin Bursa’ya mahsus yılda altmış bin koyun payları vardır. şimdi bu paylar beylik oldu. Daha bir nedeni şu ki bize bir hüküm verilmiştir. Diye bir hüküm gösterdiler. Bunda nimetler diyarı İslambol’da koyun eti üçyüz elli dirhem olunca Bursa’da üçyüz dirhem olacak, üçyüz olsa Bursa’da ikiyüz elli dirhem olacak. Hülasa her zamanda İslambol narhından elli dirhem eksik olacak diye emrolunmuş. Öyle olunca müslümanlar da dediler ki, iskele resmi artalı takriben onbeş yıl oluyor, üç yüz dirhem bir akçaya satılmaz olalı ise ancak dört beş yıldır. Ve altmış bin pay dediğinizin de imaretlere verilmesi öldü, kayboldu. Amma beylik olalıdan beri Bursa’ya gelmesine engel yoktur. Eskiden olduğu veçhile her yıl o miktardan fazlası gelir ve narh daha ziyade azlığa, çokluğa göredir. Bazen buraya İslambol’dan fazla koyun gelir. Ve bazen olur ki uzun müddet ve çok kereler islambol’da üçyüz elli dirhem bir akçaya oldu. Burada üçyüz etmediniz. Gerçi süreta bir hüküm almazsınız fakat dört beş yıldır katiyen buna göre işlem yapmadınız. Hem de Belediye Başkanı ile muvazaa’ı bir ittifak yaptınız. Üçyüz dirhem bir akçaya olacak mevsimde ona büyük paralar verip ikiyüz ve ikiyüz elli dirhem satıp müslümanların hakkını vermediniz. Onları incittiniz. Gerçekten bu hususta da kuvvetli nedenin, Belediye Başkanının büyük para alması olduğu anlaşıldı. Hem müslümanlar dediler ki bu denilenden başka dört beş yıldan beri acı bir hal daha ortaya konulmuştur. Eskiden keçi eti her mevsimde koyun etinden elli dirhem fazla olurdu. şimdiki halde her keçi başına Belediye Başkanı iki akça alırlar. Koyun narhına satmağa izin verir. Hatta bir çoğunu yakın zamanda kendi gözlerimizle gördük, diye yüz kadar müslüman, Belediye Başkanı ve müstahdemlerinin yüzlerine şahadet ettiler. Kasaplara da dersiniz, bunca müslümanlar yalan mı söylüyorlar? Denince yalan söylemiyorlar, olanı söylüyorlar. Belediye tarafının tümü bize rıza gösterdiklerinden buna hakkımız vardır. Keçi etini koyun eti narhına satabiliyorduk diye Belediye Başkanının yüzüne karşı kasaplardan bazısı itirafta bulundular.
Pazarcılar:
Pazarcılar da toplanıp bilirkişilerinden ve diğer şehir halkından meyvalara ait eski kanun sorulduğunda dediler ki, eskiden pazar yerine her ne çeşit meyve gelirse şehirli ve pazarcı herkes isteğine göre alırdı. Dört beş yıl var ki pazarcılar birleşip şehire gelen meyveleri ve şehir etrafında olan bağ ve bahçe ve dükkanlarına getiriyor, depo ediyor sonra Belediye Başkanının da ittifakiyle herbirine narh koydurulup mahkeme sicillerine geçiriliyor. Fakat dışarıda kendi bildiklerine satarak Belediye Başkanı ile paylaşıyorlar. Dediler. Halkın bu sözlerinin doğruluğu anlaşılınca sicillere bakıldı ve sınanmak üzere pazardan bazı meyveler getirtilip görüldü. Halkın dediklerine uygun çıkınca, pazarcılara niçin eksik satıyorsunuz denildi. Belediye Başkanının huzurunda yüzüne karşı bunların delaletiyle satıyoruz dediler. Öyle olunca halkın sözleri Belediye Başkanına malum oldu. Hepsi doğruymuş neden gözlemezsiniz, eksik satılanı gözlemek sizin görevinizdir, denildiğinde önce benim haberim yok diye inkâr etti. Sonra yine aynı mecliste ben de geldim böyle buldum. Ya beylik akçayı benim nereden vermekliğim gerekir dedi: Ve Katibi ile Kahyası da evet eksik satıyorlar diye itiraf ettiler. Pazarcılardan bazıları da dediler ki Belediye Başkanının terazi getiren adamları her dükkandan günde kâh yarım, kâh bir akça ve kâh iki akça alırlar. Akçaden gayri yemişlerin her çeşidinden birer mendil de yemiş alırlar. Kanunname’de ve hükümlerinde yok. Bunun da verdiği korkudan başka fuzuli ve acı bir hadise olduğu anlaşıldı. Bütün meyvelerin narhları birer birer araştırıldı. Hepsi eski kanuna ve Belediye kararlarına aykırı olarak bozulmuş, değişik bulundu. Halen bu hususta gelen hüküm gereğince anlaşmazlık ve değişiklik olan narhlarda zamana ve ma’ına göre bilirkişi, satıcı ve alıcıların oy birliğiyle ortalama değerler konuldu. Gerekleri aşağıda açıklandığı gibidir:
Meyveler:
Kirazın, ilkin yüzelli dirhemi bir akçaya ve üç günden sonra ikiyüz dirhemi bir akçaya, daha sonra ikiyüz elli dirhemi bir akçaya ve her üç günden sonra yüz dirhem artırılarak en son okkası bir akçaya olacak.
Yaş zerdalinin, ilkin ikiyüz dirhemi bir akçaya, üç günden sonra üçyüz dirhemi, daha sonra gelişine göre bu kıyas üzerinden narh verilecek.
Yaş eriğin, ilkin ikiyüz dirhemi, üç günden sonra beşyüz dirhemi ve sonra altıyüz dirhemi bir akçaya oluncaya kadar bu düzende devam edecek.
Gökbaşlı armudun, narhı da keza böyle olacak.
İğnesi armudun, ilkin altıyüz dirhemi ve beş günden sonra iki okkası bir akçaya ve daha sonra bu kıyas üzere narh verilecek.
Veçhi hallu armudunun, ilkin iki okkası, üç günden sonra bin dirhemi bir akçaya ve sonunda üç okkası bir akçaya oluncaya kadar bu düzende gidecek.
Örenkuş armudun, ilkin ikiyüz dirhemi ve üç günden sonra üç yüz dirhemi ve bundan dört gün sonra bir okkası sonunda da altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Zerdamori armudun, ilkin bir okkası, beş günden sonra altıyüz dirhemi ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.
Mürendi armudun, ilkin üçyüz dirhemi, beş günden sonra beşyüz dirhemi ve daha sonra yeni bu kıyas üzere narh verilecek.
Bey armudunun, yükü seksen altı akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.
Sultani armudun, ilkin beşyüz dirhemi, beş günden sonra altı yüz dirhemi ve nihayet iki okkası bir akçaya olacak.
Şekeri armudun, ilkin üçyüz dirhemi, beş günden sonra beşyüz dirhemi ve sonunda altıyüz dirhemi.
Türki armudun, ilkin bin dirhemi sonra gelişine göre bu kıyas üzere narh verilecek.
Sabuni armudun, ilkin bir okkası, sonra altı yüz dirhemi, nihayet iki okkası bir akçaya olacak.
Yerbasmaz armudun, ilkin üçyüz dirhemi ve beş günden sonra altıyüz dirhemi, haftasından sonra iki okkası bir akçaya olacak.
Kara Moru armudun, ilkin bir okkası bir akçaya, beş günden sonra beş yüz dirhemi ve sonunda altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Bozdoğan armudunun, ilkin bir okkası bir akçaya, üç günden sonra altıyüz dirhemi, sonra sekizyüz dirhemi ve sonunda dört okkası bir akçaya olacak.
Akşehir’in Bedegâni Elması, deve yükü yüz akçaya olursa üçyüz elli dirhemi bir akçaya olacak, sonra bu kıyas üzerine narh verilecek. Ve yine bu şehrin ekşi elmasının bir okkası bir akçaya olacak. Öteden beri gelenek böyledir. Amma fazla ve noksan olursa narh da ona göre verilir.
Şehrebani köyü elmasının, katır yükü yetmiş akçaya olunca üçyüz dirhemi bir akçaya olacak, yükü altmış akçaya olursa üçyüz elli dirhemi bir akçaya olacak ve sonra bu kıyas üzere narh verilecek.
Küllâbi elmanın, ilkin üçyüz dirhemi ve üç günden sonra bir okkası, nihayet altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Misk elmasının, yükü yüz akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak, yükü yüzona olursa ikiyüz yirmibeş dirhemi, yükü yüzyirmiye olursa ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Şeftalinin, ilkin bir okkası bir akçaya, üç günden sonra altıyüz dirhemi, nihayet iki okkası bir akçaya olacak.
Yalı Narı’nın yükü yirmi akçaya olursa altıyüz dirhemi bir akçaüya, yirmibeşe olursa beşyüz dirhemi, otuza olursa bir okkası bir akçaya olacak. Veya Bey cinsinin bir okkası bir akçaya olacak. Bundan ziyade veya noksan olduğunda gelişine göre aynı kıyas üzere narh verilecektir.
Birgi Narı’nın, yükü yüzkırk akça olursa ikiyüzseksen dirhemi bir akçaya olacak. Yükü eksiğe veya fazlaya olunca narhı bu kıyas üzere arttırılıp eksiltilecek.
Aydın İli üzümünün, Alacası, iki güne kadar ikiyüz dirhemi, iki günden sonra üçyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Şehir üzümünün, ilki gelince Aydın ili üzümünün bir okkası bir akçaya olacak, sonra artış ve eksilişine göre narh verilecek.
Ulubat Üzümünün, ilkin üçyüz dirhemi, sonunda üç okkası bir akçaya olacak ve medrebelidin son vaktında yükü yetmiş akçaya olursa üçyüz dirhemi bir akçaya olacak. Ulubat üzümünün bir okkası da bir akçaya olacak.
Şehir Medrebelidin, ilkin ikiyüz dirhemi, üç günden sonra üçyüz dirhemi, haftasından sonra bir okkası ve sonra beşyüz ve altıyüz dirhemi ve daha ziyade olursa iki okkası dahi satılır. Amma her zaman medrebelidden başka üzüm on gün geçtikten sonra her akçalık miktar başına ikiyüz dirhem ziyade olacak diye narh konuldukta bu zikredilen narhların tümüne pazarcılar gönül hoşluğuyla razı olup, aynı şekilde satmağı kabullendiler.
Taze incirin, ilkin ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak. Üç günden sonra bir okkası bir akçaya ve daha sonra ki üç günü takiben altıyüz dirhemi ve daha üç gün sonra iki okkası bir akçaya olacak. Son buluncaya kadar da her üç günde bir altı yüz dirhem artacak.
Kızılcık, önce ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak sonra iki okkası olacak.
Güzelhisar portakalının, bir okkası bir akçaya olacak.
Midilli portakalının, bir okkası bir akçaya olacak.
Limonun, yükü yüz seksen akçaya olunca ikiyüz seksen dirhemi bir akçaya olacak.
Aşlama kestanenin, kilesi on dört akçaya olursa ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak. Sair kestanenin kilesi sekize olunca bir okkası bir akçaya olacak.
Zeytinler:
Karaburun zeytini ve Çekişte zeytininin, ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Yalı zeytininin, bir okkası bir akçaya olacak.
Taze kaplı fındığın, -Yeşil çanak yapraklı-kabı ile okkası bir akçaya olacak. Ve kapsızının ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak. Mevsimi geçtikten sonra yüz yirmibeş dirhemi bir akçaya.
Ceviz’in Mud’u seksen akça olursa kilesi dörtbuçuğa satılacak.
Muşmulanın hamı, kilesi beş akçaya, dört günden sonra dört buçuğa, sonra dört akçaya olacak. Ve aynı muşmulanın olmuşu, önce üçyüz dirhemi bir akçaya ve üç günden sonra bir okkası bir akçaya, müteakip üç günden sonra altı yüz dirhemi bir akçaya, sonunda ise iki okkası bir akçaya olacak.
Marulun, ilkin sekiz tanesi bir akçaya, üç günden sonra onaltı adedi, sonra yirmidördü bir akçaya olacak.
Bostanlar:
Bostanlara ait eski kanun bilirkişilere ve şehir ileri gelenlerine sorulduğunda şöyle cevap verdiler ki, eski kanuna göre kavun, karpuz ve benzerleri pazar yerine geldiklerinde şehir halkından keyfi isteyenler alıp faydalanırlardı. şimdi dört beş yıldır ki birçok pazarcılar birleşip bağ, bahçede yaptıkları gibi kavun, karpuz ve hıyar bostanlarını da alıp depo ederler. Bunları birkaç dükkanda satarlar, kazancını ağalar, adamları paylaşırlar. Her hususta birlik oldukları için de müslümanlar bu işden zarar görürler, akçaları pul yerine geçer. Diye sızlandılar. Onun için bundan böyle eski kanuna göre işlem yapılsın denildi. Bu emrin yerine getirilmesine Padişah hükmü gönderilirse çok yerinde olacak. Eski kanun uygulanıp müslümanların geçimine yarayacak ve Padişahın cennet mülküne, devlete, kıyamete kadar hayır dualarına sebep olacak. Bu zikredilen toprak ürünlerinden önde hıyar gelir.
Hıyar, eskiden ilkin dört tanesi bir akçaya olup, haftasından sonra sekizi bir akçaya, ikincisi hafta onaltı tanesi, üçüncü hafta yirmidördü bir akçaya, dördüncü hafta otuziki tanesi bir akçaya olurdu. Geldikçe taze taze satılırdı. Amma şimdiki halde yirmisi otuzu bir akçaya olacağı vakit daha yukarıda açıklandığı gibi depo edip azar azar satmağı kast ile birisini, ikisini ve nihayet dördünü, beşini bir akçaya satarlar. Ta sararıp yenemiyecek hale gelinceye kadar mevsim gereği meydana gelmez.
Daima görmek ve gözetmekle görevli bulunan kimseler, her birinden her gün akçalar alıp göz yumduklarından müslümanlar taze hıyar yüzü görmezler. Günlerden kalmış, üzerlerine temiz olmayan sular saçılmış, buruşmuş hıyarları kimya gibi satarlar. Bazen öyle olur ki bir iki binini çok bekletmek yüzünden yabana dökerler, narhına göre satmazlar. Sair meyvalarda olan fahiş fiyat gibi bunda da müslümanları aldatırlar. Diye müslüman cemaatı şikayet ettiklerinden buna dahi eski kanun üzere narh konulup şartlarına uyulsun denildi.
Engürü kavununun, (Ankara kavununun) ilkin iki okkası bir akçaya ve üç günden sonra üç okkası bir akçaya ve altı günden sonra altı okkası bir akçaya olacak. Nihayet sekiz okkası bir akçaya olacak.
Karaca kavununun, ilkin iki okkası bir akçaya üç günden sonra üç okkası, altı günden sonra dört okkası, sonra altı okkası.
Kaba kavunun, ilkin üç okkası bir akçeye, altı günden sonra beş okkası, sonra sekiz okkası, nihayet on okkası bir akçeye olacak.
Karpuzun, ilkin dört okkası bir akçeye, iki günden sonra altı okkası bir akçeye, beş altı günden sonra sekiz okkası bir akçeye olacak.
Kavun düvleği (kelek) ilkin üç okkası bir akçaya, üç günden sonra dört okkası, altı günden sonra beş okkası, on günden sonra yedi okkası bir akçaya olacak. Ve zikrolunan kavunun ve karpuzun ilkin narhı ne ise son narhı da aynı olacak. Ve olmadan ham halde pazara gelmiyecek, getiren olursa hakim onun hakkından gelecek. Kavun ve karpuzda eski kanun bu.
Halen bu gidişten eser bulunmadı. Bozukluğun sebebi sorulunca eskiden alınan karşılıklar gibi bunda da rüşvet verirler. İstedikleri gibi satarlar. Amma rüşvet diye almaz her iki günde bir eksik sattın diye beş on akça alır, el çeker. Satan nasıl isterse satar, kimse gözlemez diye takva sahibi müslümanlardan kalabalık bir gurup şahadet ettiler. Sicillere bakılınca halkın söylediklerine uygun bulundu ve bozukluğun dört beş yıllık olduğu anlaşılarak deftere işlendi.
Sebzeler:
Gök baklanın, ilkin iki okkası bir akçaya, beş günden sonra iki buçuk okkası bir akçaya olacak.
Aş kabağına, (Sakız kabağı) üç gün narh olmayacak üç günden sonra üç okkası bir akçaya, haftasında dört okkası, ikinci haftada beş okkası, üçüncüde altı okkası, dördüncü haftada sekiz okkası bir akçaya olacak. Kabak sekiz okka bir akçaya olduğunda koruğun bin dirhemi bir akçaya olacak. Ve koruk isteyene koruk, kabak isteyene kabak satacaklar, koruğu kabakla satarız demeyecekler.
Badincan (Patlıcan) Üç güne kadar on tanesi bir akçaya, haftasında yirmidört tanesi, ikincide kırkı, üçüncüde altmışı, dördüncü haftada sekseni bir akçaya olacak.
Havuç, dört okkası bir akçaya olacak.
Kelem (Lâhana) İlkin dört okkası bir akçaya olacak, on günden sonra altı okkası, yirmi günden sonra sekiz okkası bir akçaya olacak.
Bu yoldaki eski kanun da halen değişmiş. Değişikliğin nedeni ve zamanı ötekilerin aynıdır. Amma sebzeciler toplanıp dediler ki şimdiki halde biz bundan böyle eski narh üzere satmağa razıyız. Buna uyalım ve lâkin eskiden kabak, koruk ve havuç gibileri biz satardık. Dört beş yıl var ki pazarcılar da bizimle beraber satarlar. Bu sebepten aldıklarımızı iki bahasına alır ve zaruri olarak bahalıya satarız. Dediklerinden bunları eskiden olduğu gibi yalnız sebzeciler satsınlar denildi.
Tatlılar:
Helvacılar ve bilirkişileri topladıklarında dediler ki, geçmişte:
Karma bademi helva (Bademle karışık helva) Okkası yedi akçaya ve diğer helvaların okkası altı akçaya ve herhangi bir helvanın okkasını dükkancılar dört buçuğa, ayak satıcıları dört akçaya ve üzüm helvasının okkasını üç buçuğa ve dışarıdan getirenler üç akçaya satardı. Teftiş sırasında hepsi değişik bulundu. Değişikliğin nedeni ve zamanı zikrolunduğu gibi. şimdiki halde eski narh üzere kararlaştırıldı. Riayet edilirse.
Paludeciler, üzümün batmanını onbeş akçaya aldıklarında bir okka badem, dört akçalık zağfıran, altı akçalık nişasta konulup ve üç okka odun ve iki akçalık çeşitli malzeme ve dokuz akçalık şirrogan (afyon yağı) ve bir akça dükkan kirası ve beş akça işçi masrafı olunca paludenin ikiyüz yirmi beş dirhemi bir akça olurdu. Diye bilirkişiler söylediklerinde araştırılıp değişik bulundu. Nedeni eskiden anlatıldığı gibi. Bundan sonra eski narh üzere tesbit olundu.
Şerbet narlu, üzüm üçyüz elli dirhem bir akçaya olunca şerbet, beşyüzelli dirhemi bir akçaya olup üzümün bir okkası bir akçaya olursa şerbet yediyüz dirhem olurmuş. Bu da değişik bulundu. Nedeni belli. Halen emirler gereğince eski adet üzere kararlaştırıldı.
Bakkallar:
Bakkallar ve bilirkişileri ve şehir ileri gelenleri Meclise getirilip kabbandan alınan ve satılanların narhları sorulunca şöyle karşılık verdiler ki eskiden kanun şöyle idi: Haftada bir gün Belediye Reisinin adamı şehirlilerden bazı dürüst kimselerle kabbana gelip baldan, yağdan ve gayrısından ne varsa onu onbir üzerine narh verip sicillere kaydettirir ve narha aykırı bir hareket bulununca günahına göre hakkından gelinirdi. Dört beş yıldır görülüyor ki bu kanuna riayet olunmayıp her bakkal dilediği veçhile alıp satar nedeni yukarıda açıklandığı gibi akça alıp susmaktır. Dediler. şimdiki halde bundan böyle her mevsime göre onu onbir üzerine narh konuldu ki bu husus aşağıda belirtilmiştir.
Süzme bal’ın batmanı (bir batman altı okka) doksan akçaya olursa okkası beş buçuk akçaya, batmanı seksen akçaya olursa okkası beş akçaya ve yetmişe olursa dört akçaya olacak.
Sade yağı‘nın, batmanı yüz otuz akçaya olunca okkası sekiz akçaya, batmanı yüz yirmi akçaya olursa okkası yedi akçaya ve batmanı yüz akçaya olursa okkası altı buçuğa olacak.
Afyon yağının, batmanı atmış akçaya olursa okkası dört akçaya, yetmiş akça olursa okkası dört buçuğa, batmanı elliye olursa okkası üç buçuğa olacak.
Emir Ali kayısısı‘nın, batmanı yetmiş akçaya olursa okkası dört akçaya olacak.
Garbi Kayısı‘nın, batmanı elli akçaya olursa okkası üç buçuk akçaya olacak.
Kuru üzüm‘ün batmanı ondört akçaya olursa dörtyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Beylerce üzümü‘nün, batmanı onbeş akçaya olursa dörtyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Reşidiye üzümü’nün batmanı onbeş akçaya olunca onun da dörtyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Kuru incir‘in, iyisinin üç yüz dirhemi bir akçaya olacak.
Amaskene eriği‘nin (Amasya eriği) batmanı yirmibeş akçaya olursa altıyüz dirhemi bir akçaya olacak.
Kara Aslan Eriği‘nin, batmanı yirmi akçaya olunca üç yüz dirhemi bir akçaya olacak.
Aydın İli Zerdalisi‘nin, batmanı beş akçaye olunca ikiyüzelli dirhemi bir akçaya olacak.
Akşehir armudu, yükünün batmanı yirmibeş akçaya olursa ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Aydın ili armudunun, batmanı ondört akçaya olunca dörtyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Karaman zerdalisi‘nin, batmanı otuz akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Köfter‘in, batmanı yirmisekiz akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Pestil‘in batmanı yirmibeş akçaya olunca ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Badem‘in, batmanı altmış akçaya olunca okkası dört akçaya olacak.
Vişne‘nin, batmanı altmış akçaya olursa yüz dirhemi bir akçaya olacak.
Pekmez‘in, batmanı yirmibeşe olunca ikiyüzelli dirhemi bir akçaya olacak.
Ceviz içi‘nin, batmanı kırküç akçaya olursa okkası üç akçaya olacak.
Ağda, ilkin ikiyüz dirhemi bir akçaya olacak sonra ikiyüzelli dirhemi bir akçaya olacak.
Nişasta ve Keş‘in, okkası daima bir akçaya olacak.
Leblebi, dışarıdan getiren bir okka elli dirhemini bir akçaya, dükkancılar bir okkasını bir akçaya satacak.
Sofya ve Karaman Peynirinin, kantarı, (bir kantar 44 okkadır), doksan akçaya olunca yüzelli dirhemi bir akçaya olacak.
Eşme peyniri‘nin narhı ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olacak.
Midilli Peyniri’nin okkası iki akçaya olacak.
Lor Peyniri‘nin, okkası iki akçaya olacak.
Teleme peyniri‘nin, ilkin üçyüz dirhemi bir akçaya olacak, sonra geldiğine göre artırılacak.
Etler ve Yumurtalar:
Tavukçular ve şehrin ileri gelenleri toplanıp eski kanun sorulduğunda karşılık olarak dediler ki İslambol’da çiğ tavuğun yüz dirhemi bir akçaya olursa Bursa’da doksan dirhemi bir akçaya olup hülasa aralarında on dirhem fark olurdu. Deyince sicillere dahi bakılıp seksen dirhem bir akçaya bulundu. Ve bundan böyle bu şekilde kararlaştırıldı. Kendileri de buna taraftar göründükten sonra, artık biz bu narh üzerine satmayız dediklerinde, eskiden bu narhla satardınız. Hususiyle bugün de taraftar oldunuz. Bu caymanın manası nedir? deyince karşılık olarak eskiden şöyle satardık ki birçok kimseler toplanıp bazılarımız satın alır, bazılarımız temizler, Belediye müstahdemlerine iki günde bir yedi akça verirdik. İstediğimiz gibi satardık. Ömer bin Mehmet ve Hasan bin Hüseyin ve Çakır bin Abdullah adındaki tavukçuların dört beş yıldan beri akça verdiklerini böyle söyleyip itiraf etmelerinden bu bu işdeki düzensizliğin ve değişikliğin nedeni ve zamanı anlaşıldı. şimdiki narh yetmiş dirhem bir akça olarak kararlaştırıldı. Madem ki koyun etinin narhı ikiyüz dirhem olacak, her ikiyüz elli dirhemi bir akçaya oluşunda seksen dirhem tavuk eti bir akçaya olacak, her ikiyüz elli dirhemi bir akçaya oluşunda seksen dirhem tavuk eti bir akçaya olacak. Ve vakta ki üçyüz dirhemi bir akçaya olacak, o zaman doksan dirhem tavuk eti bir akçaya olacak diye narh tayin olundu.
Yumurta, kışın on tanesi bir akçaya, baharda ondördü bir akçaya, Ağustos’da on altısı bir akçaya olurmuş. Sonra bozulmuş. Nedeni ve zamanı yukarıda zikrolundu. Eskiden uygulandığı gibi kararlaştırıldı.
Balıkçılar:
Balıkçılar, bilirkişiler ve şehir halkı toplanıp eski kanunları sorulduğunda şu anlaşıldıki, geçmişte bir yük balığa iki akça baç (vergi) verdiklerinden sonra koyun eti narhı iki yüz elli dirhem bir akçaya olduğu tarihde sazan balığının bir okkası bir akçaya, yayın balığının beş yüz dirhemi, tuz balığının (deniz balığı) altıyüz dirhemi, İznik’in Akbalığının okkası bir akçaya idi dediler. Bundan böyle bu şekilde kararlaştırıldı. Fakat, bugüne kadar buna göre işlem yapılmazdı. Değişikliğin nedeni belli. Dört beş yıl varki balığın her yüküne adı geçen iki baç akçasından başka onbeş akça daha kararlaştırılıp konulmuş. Bundan böyle yalnız baç akçasını verin. Sonradan konularını vermeyin. Eski narh üzerine satın denildikden önce buna taraftar olmuşlardı. Sonradan kabul etmeyip yine eksik satarlar.
Yemekler:
Aşçılar ve bilirkişilerle şehir ileri gelenleri toplanıp yemeklerin durumu sorulduğunda şöyle karşılık verdiler. Eskiden etin ikiyüz elli dirhemi bir akçaya olunca Yahni, çiğ etin yarısı ve çorbayla, olursa narh miktarının dörtte biri bir akçaya olup Tava Biryan’ın okkası üç buçuğa olacak. Asma koyun biryan’ının, okkası dört akçaya olup Kufe Kebabı’nın, soğandan gayrı doksan dirhemi bir akçaya olacak. Ve kemikli Tandır Kebabı’nın, yüzyirmi beş dirhemi bir akçaya olup şiş Kebabı, yüzoniki buçuk dirhem olurdu. Sonra bunların tümü bozulmuş. Düzensizliğin nedeni ve zamanı geçmişler gibidir. Halen eski narh kararlaştırıldı. Eğer uygulanmasına hüküm verilirse.
Börekler:
Börekçilerin bilirkişilerinden eski narh sorulduğunda dediler ki geçmişte koyun etinin narhı ikiyüz elli dirhem bir akçaya olduğu tarihde bir akçalık böreğe yetmiş dirhem et ve on dirhem soğan ve yüz dirhem hamur toplamı yüzseksen dirhem olup bir kile un hamuruna bir okka saf yağ ve bir akçalık biber konulurdu. Sonraları bozulmuş nedeni ve zamanı mükerrer. şimdiki halde eskisi gibi bırakıldı.